12 Mayıs 2014

Filmlerden devam..


Bu hafta çok film izlediğimden bahsetmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim.

"Lizbon'a Gece Treni-Night Train to Lisbon", aynı adlı çok satan romandan uyarlanan bir film. Başrolde çok iyi bir aktör, Jeremy Irons var. İsveç'te bir lisede öğretmenlik yapan Raimund Gregoius, köprüden atlayarak intihar edecek bir kızın hayatını kurtarır, kızın montundan eski bir kitap çıkar ve kahramanımız da bu kitaptaki hikayenin peşine düşüp Lizbon'a gider. Geçmişe de yolculuk yaptığımız bu güzel filmin benim için güzel tarafı çok merak ettiğim Lizbon sokaklarını bol bol görebilmem oldu. Elbette koskoca bir devrim anlatılıyor bunu görmezden gelemeyiz, filmin havası hoşunuza gidecek, yalnız kitabın daha etkileyici olduğu yönünde duyumlar aldım.
Bu arada her an Lizbon'a gidip kendimi arnavut kaldırımlı o dik yokuşlara vurabilirim.

"Kaplumbağalar da Uçar-Turtles Can Fly" beni derinden etkileyen bir film oldu. İranlı yönetmen Bahman Ghobadi'nin 2004 yılında Irak'ta çektiği film savaştaki bir ülkenin çocuklarının iç acıtan hikayelerini anlatıyor. Yönetmen Ghobadi aynı zamanda yine çok iyi bir film olan "Sarhoş Atlar Zamanı"nın yönetmeni. Film gerçekten çok sarsıcı. Savaşın en masum tarafında olan çocukların yaşadıkları çok güzel bir dille anlatılmış. Filmin sonunda çok ağladım. Kesinlikle izlenmeli.

Yine bir çocuk hikayesi, Raşit Çelikerzer'in "Can"ı. Sundance Film Festivali'nde jüri özel ödülü almış. Çocuk sahibi olmak isteyen bir karı kocanın hikayesi anlatılıyor aslında, konu farklı, anlatım zaman geçişli. Güzel bir tempo yakalanmış. Çocuk oyuncuya bayıldım. Selen Uçer ise karakterini hakkıyla canlandırmış. Güzel bir film.

"Rush", için net olarak söylenebilecek bir şey var. Bir yarış filminden çok daha fazlası. Rekabet halindeki iki farklı karakteri ve hikayelerini izlemek, üstelik de bunun gerçek bir hikaye olduğunu bilmek insanı filme daha da çok çekiyor. Bir yanda soğuk, kibirli ve garantici Avusturyalı Niki Lauda, diğer yandan seksi ve haylaz James Hunt. Seçim yapmak çok zor. Rekabet ve dostluğu güzel anlatmışlar, yarış sahneleri çok başarılıydı, F1 meraklıları sevecektir. Bu kadın halimle bile o motor sesleri, vites değiştirmeler beni benden aldı. Ayrıca Daniel Brühl'ü bir kez daha sevdik.
En sevdiğim sahne ise Lauda'nın İtalya'nın güzelim yaylalarında araba kullandığı sahne oldu. Yine İtalya yine İtalya!

En iyiyi hep sona saklıyorum. "İhtiyar Delikanlı-Oldboy". 2003 Güney Kore yapımı bir film. Dedim ki bu film için yorum yazmamalıyım. Sadece "izleyin!" demeliyim ama olmayacak. Bir kaç kelime söylemek istiyorum. Film beni çarptı! Senaryosu olağanüstü (sadece bir noktada kafamda soru işareti var ama söylersem olmaz). İnanılmaz bir film.
Tabii şunu da söylemem gerek, çok sert, çok zor bir film, yani aslında rahatsız edici çok şey var. Özellikle şiddet sahnelerini izlerken kimi yerlerde kulaklarımı kimi yerlerde gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Ama müthiş bir zeka, deha ürünü bir senaryo! Dediğim gibi bir o kadar da şiddet içeriyor. Çok gerildim ama merakla ve heyecanla sonu bekledim. Kore sinemasının en iyi örneklerinden biri bence. Başrolde Min-Sik Choi var. Hem aktör hem film tek kelimeyle muhteşem, kesinlikle izlenmeli.

İyi seyirler.






Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

6 yorum

  1. Filmleri not aldım..en yakın zamanda izleyeceğim..seviyorum seni ya, tanımasam da yazımından mıdır fotoğraflarından mıdır bilmem :) pozitif hissediyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim çok mutlu oldum böyle hissettirebiliyorsam ne mutlu bana! Sevgiler:)

      Sil
  2. Merhaba
    Old boy filmi hariç diğerlerini izlemedim. Açıkcası ben bu filmi hiç kimseye tavsiye etmiyorum :) Çünkü bu filmi benim ruhum kaldırmadı.Oradan oraya attı. Çok hassas bir insan da değilim düşünün artık. Ayıp etmiyorum umarım blogunda bunu yazarak. Fikrimi belirtmek istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaştığın için teşekkür ederim. Ben özellikle yazımda şiddet içerdiğini ve sarsıcı olduğunu belirttim. Ama o kadar sağlam bir kurgusu öyle dahi işi senaryosu var ki birazcık gerilmeye değer diye düşünüyorum. Bir sinemaseverin kaçırmaması gerekiyor, bu nedenle özellikle önerdim. Katkın için tekrar teşekkürler, sevgilerimle.

      Sil
  3. Oldboy'a ben de bayılıyorum, favori filmim. İçerik olarak rahatsız edici olması çok güzel ve zekice bir senaryoya sahip olmasını gölgede bırakmamalı bence. Diğer filmleri de izleme listeme ekledim :)

    YanıtlaSil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0