18 Eylül 2010

Evlilik dedikleri...Bir ince istihza...


Ben evleneli altı yıl oldu, altı yıl, adı kolay söylemesi kolay kendisi zor. Derdim büyük anlatmakla ufalır mı bilmem. Yalan yok, kocamı sevdim de evlendim. İlk bir kaç ay ayaklarım yere basmadı, bir dediğim iki olmadı, hani canım cicim ayları derler, aynen öyle. Sandım ki bu hep böyle olur. Çok geçmeden gerçek hasıl oldu, usülünce aydım ben de.Yaşayıp tecrübe etmesi varmış, benim payıma düşen de o işte. Dır dır, vır vır, hır gür, geçim sıkıntısı hısım akraba lakırdısı, payımıza düşeni aldık, demesi moda şimdi, yıprandık. Üstüne bir de çocuk yaptık, onun da ilk zamanı tatlıydı ya sonradan kurtarmaz oldu, her akşam kavgamız eksik değil, sebebi sorsan o da belli değil.
Neyse geçen gün teyze kızı çağırdı,günü varmış, ben sevmem kalabalığı yok dedim önce, çok ısrar edince dayanamadım,zaten canım da sıkkın değişiklik olur diyerek gittim. İçeri girdim ki bir cümbüş bir kıyamet karılar hep bir ağızdan konuşuyor, çocuklar desen gürültüyü tepişmeyle bastırıyor, daha ilk elden pişman oldum ama dönmesi yok bunun, girdim bir kenara oturdum, çayım çöreğim geldi bir yandan yiyorum bir yandan dinliyorum.İki kelam da ben edeyim dedim bir ara ama haddime mi düşmüş, sözü biri alıyor biri bırakıyor, anladım ki hepsinin derdi benden çok.Sustum. Çoğunun derdi kocası, şaşmam benimki de ordan çünkü. Kimisi öyle dertli ki sanırsın bir değil bin kocası var,saymakla bitiremiyor. Nefesi tükenip de hırttiği sıkılmış tavuk gibi morarınca sözü hemen başkası kapıyor. Neler var, ben halime şükretmeye gelmişim meğer. Kimi içkisinden dert yanıyor, kimi kumarından elaman etmiş. Kiminin derdi daha büyük, başka bir kadından bahsediyor. Düşman başına. Hiç birini yakıştıramıyorum bizimkine, belki de o da yiyordur bir haltlar ya günahı boynuna. Sonra içlerinden en kokonası alıyor lafı, ciğer kırmızısı dudaklarını yalayıp başlıyor söze, anlatırken de yukarılardan seslenir gibi konuşuyor sanırsın mecliste mebus. Diyor ki bu kırmızı dudak, bu kavgalar, alakasızlıklar kadınların evlendikten sonra kendilerini salıvermesinden oluyormuş. Eğer kocayı kendine, evine bağlı tutmak istiyorsan sen ondan daha ilgili olacakmışsın, kendine bakacakmışsın. Düşündüm ki haklı, kendimden pay biçtim kafamda, ilk günlerdeki süsüm püsüm kalmadı. Bir ruj sürmeyeli kaç olmuştur. Ama fırsat da yok, temizlikti, yemekti derken bir de çocuk, hal mi kalıyor. Akşam olunca kolum kalkmıyor ki süse püse sıra gelsin.Demek bizimkinin sırtını dönüp yatması bundan.
Esaslı konuşuyor, doğru da söylüyor ya yine de düşününce zor geliyor insana. Neyse uzatmayayım, kadın konuştukça ben düşündüm, yolda düşündüm,evde düşündüm. Sonra dedim ki kendime azimden yana eksiğim yok, yarın yapayım bakalım şu dediklerini bizimkinde bir değişiklik olacak mı? Denemesi bedava.
Sabah kalkıp çocuğu yedirdikten sonra kafama koyduğum gibi bakımlı ve kocasına layık bir kadın olmak için hemen kolları sıvadım. İlk önce fasulyeyi ısladım, o da nerden çıktı demeyin, midesi boş erkeğe huri gelse yaranamaz. Yemeği yapıp aradan çıkarayım ki teferruata zaman kalsın, pilavı da ocağa koyup altını kıstım, ben gelesiye pişsin, kuaförden komple randevuluyum. Çok oyalanmadan çocuğu komşuya bırakıp çıktım.
En son geçen yaz eltimin düğünü için gitmiştim kuaföre yabancılık çekmem diyorum kendimce. Düşüne düşüne vardım ki ana baba günü, dersin bedava sirke dağıtıyorlar, öyle kalabalık, bir koltuk gösterdiler,geçip oturdum. Hemen bir kız gelip yapıştı elime, bir yandan da çorabımı sıyırıyor. Hatırladım ki manikür pedikür diye bir şey vardı ondan yapacak. Bakışları soruyor, be abla ne zamandan beri kuaför yüzü görmedi bunlar, oralı olmuyorum. Kızın işi epeyi uzun sürdü, bitince de ojeyi ağdadan sonra süreriz deyip kaldırıp başka odaya götürdü beni. Bilemedim asıl işkencenin burada olacağını, yıllardır rahatına alışmışım, komplesi düşman başına.Alı al moru mor zor attım kendimi dışarı, dizlerim boşandı, tansiyonum düşmüş, ayran yetiştirdiler. Biraz kendime gelince başka bir kız dikildi başıma, yüzüme gözüme baktı, ölçüp biçti, tarım arazisine giren grayder gibi kaşlarıma daldı, ordan dudak üstüne geçti ama ne acı, yapıştırıp yapıştırıp çekiyor insafsız, işi bitince aynaya baktım ki ateşten kopan kor parçası dersin, öyle kızıla kesmişim, soğumaya bıraktılar. Bir su istedim, içerken bir adam geldi, güzel saç kesiyor diye duymuştum. Evirdi çevirdi kafamı, sağa sola döndürdü, baya bi baktıktan sonra ümidi kesmiş olacak ki bırakıp gitti, birkaç dakika sonra elinde bir çanta dolusu makasla, usturayla geldi. Bendeki saç saç değil bereketli muson ormanı. Ama Allah razı olsun, kestiği saç içime sindi, bir de üzerine beni bir cendereye sokup kafamı kaz gibi pişirdiler ki asıl o zaman bişeye benzedim. Çektiğim eziyet gittiğim yolu kısalttı, kasaya tez geldim. Önüme bir fiş koydular,görünce gözlerimi yuvalarına toplamak zor oldu ya neyse cimriliğin alemi yok, zorla yapmadılar ya sen istedin bakımlı kadın olmayı katlanacaksın artık. Ödeyip çıktım. Acele geldim eve, pilav az kalsın yanıyormuş, zor yetişip kurtardım.Sofrayı kurarken çocuk geldi aklıma, beş sene önce yapmıştık,aklımdan çıkıvermiş, çocuğu sonra alayım dedim, elime ayağıma dolanmasın diye. İşim bitince çıktım, komşu kapıyı açınca şöyle bir süzdü beni, hayırdır nereye dedi, ben izah ettim durumu, değişiklik olsun diye dedim, bakışındaki alay huy bu kadında,aldırış etmeden sağol deyip indim. Çocuğu doyurup yatağına yatırınca baktım saat epeyi olmuş, giyinip yüksek ökçeleri de ayağıma geçirdim mi tamam olacak her şey. Bakalım bizimki beni böyle görünce yine sırtını dönüp yatabilecek mi, hınzır hınzır bakıp gülüyorum kendi kendime, çomağı hazırlamışken iyi insan lafının üstüne geldi. İçeri girip soluklandı, geçti salona oturdu. Ben bunca değişmişken zatı muhteremde kımıldanma yok, neyse bozulmuyorum, ellerini yıka da sofraya gel diyip mutfağa geçiyorum. Geliyor ama kafası gözüyle değil sadece midesiyle geliyor. Suratıma bakıyor herhalde yüzümde kızarmış piliç görüyor. Yemeğe başlıyor hemen. Bizim köyde büyük başın türlü türlü adı var ama buna münasibi zor bulunur. Homurtuların arasından birkaç laf seçiliyor, ağzı dolu ama konuşmaya yeteneği gayreti var, ne yaptın diyor. Tatlıyı soruyor herhalde diye düşünürken suratıma bakışından kaşımı gözümü seçtiğini anlıyorum. Kuaföre gittim diyorum. Bir şey söylemesini bekliyorum, söylüyor. Rakı istiyormuş. Neyse bu da bir şeydir, keyfinin geldiğini anlıyorum. Bu cinsler öyle çünkü. Sözünü gözünden değil niyetinden anlatır..Buna da şükür. Sen de koy diyor, laf ola beri gele, anason kokusundan hazzettiğim de içmişliğim de yok adı gibi biliyor ya neyse. Yemeği bitirip salona geçiyoruz, bizimkinde bir kıpırdanma var, ağzından laf çıkıyor ; ne yapmışmışım da böyle güzelleşmişmişim? İşte o zaman anlıyorum bu adamın bilmem ne zamandır neden sırtını dönüp yattığını. Dili çözülüyor birden. Bileğimden çeke çeke adeta sürüklüyor beni odaya. Atıyor kendini yatağa, beni çağırıyor ardından. Hoşuma gitmiyor değil ama kafam da bozuluyor yavaştan, ne değişti diyorum içimden, paketi açınca içinden farklı şey mi çıkacak yani. Sinirim tepeme çıkıyor. Keyfim kaçıyor birden, onca uğraş verip yaptırdığım saçı bozup makyajımı iki saniyede dağıtıyorum, bağırıyorum ne değişti diye. Şaşalıyor doğrulup bakıyor, bir şey söylemiyor. Büzüşüp kalıyor yatağın üstünde. Ona tuzak kurduğumu düşünüyor olmalı, kuzu gibi bakıyor. Demin bülbül gibi şakıyan adam sus pus, bir süre bakıyor, ümidi kesince oflayıp poflayıp sırtını dönüp yatıyor, çok geçmeden de horultusu başlıyor.
Üstüme bir rahatlık bir güven geliyor ; demek ki suç bende değil diyorum. Altı sene önce evlendiğim adama bakıyorum. Suç onda da değil.
Suç hiçbir şeyi olduğu gibi bırakmayan zamanda diye düşünüp yanına uzanıyorum..Ben de derin bir uykuya dalıyorum.
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

0 yorum

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0