16 Nisan 2014

İki Kitap


Bu aralar yazmayı biraz aksattım, özür. İşlerimin yoğunluğu ve bir takım sağlık sorunları üst üste geldi. Özellikle iki haftadır hayatımı zindana çeviren diş ağrısı ne yazmama ne de okumama olanak veriyor. Ben yine de tek gözle okumaya çabalıyorum. O yüzden bu posta iki kitap yazayım dedim.
Biri Zülfü Livaneli’nin “Kardeşimin Hikayesi”. Bazı kitapların çıkmasını, raflarda yerini almasını heyecanla beklersiniz. Ben de açıkçası Zülfü Livaneli seven biri olarak bu kitabı heyecanla almış ve sıraya koymuştum. Kardeşimin Hikayesi adından da anlaşılacağı üzere bir öyküden yola çıkıyor. İçinde bir cinayet ve bir de aşk hikayesi var ancak bu kitap benim için bir aşk hikayesinden çok psikolojik yanı ağır basan bir roman. Emekli bir mühendisle genç gazeteci kızı bir araya getirerek olayları anlatan kitabın dili Livaneli'den alıştığımız gibi, akıcı ve sade. Zaman zaman lafın uzadığını hissetsem de pes etmeden devam ettim. Ben kitabı sevdim ve okumanızı tavsiye ederim ancak diğer Livaneli romanlarına göre havada kalan ya da tam oturmamış bir şeyler var. Bir "Mutluluk" bir "Serenad" yanında biraz basit kalıyor bence. Yalnız hikaye ilginç, çıkış noktası etkileyici. Hal böyle olunca kendini okutan bir kitap ortaya çıkmış. Unutabildiğimiz kadar mutlu olduğumuz gerçeğini güzel anlatmış Livaneli. Okuyun derim.
Bahsetmek istediğim bir diğer kitap, “Hayatınızı Mahvetmeden Önce Neden Kafka Okumalısınız”. Yazarı James Hawes. Bir Kafka hayranı olarak mümkün olduğunca fazla kaynaktan Kafka ile ilgili yazılar okumak ve bilgi edinmek çabasındayım. Kafka zor adam. Kitap da bu yetmezmiş gibi onun tuhaf ve biraz da gizli yönlerini  anlatıyor. Tarih kitabı gibi başlayıp biyografi olarak devam eden bu “tuhaf” kitabı okumak benim için kolay olmadı ne yalan söyleyeyim. Kitap Kafka’nın ailesiyle, arkadaşlarıyla, nişanlılarıyla ve o dönemin edebiyat çevresiyle olan ilişkilerini irdeliyor ve pek bilmediğimiz ve zaman zaman rahatsız edici olduğunu düşündüğüm bazı noktaları açıklıyor. Kafka meraklıları okusun, Kafka sevmeyen ve bilmeyenler okumasın.
Bugünlük kitap köşesi böyle. Şu an “Kocan Kadar Konuş” okuyorum,bitmesine bir kaç sayfa kaldı, şu kadarını söyleyeyim manyak komik bir kitap, onun da yorumları yakın zamanda blogda olacak. Kendinize iyi bakın emi. Sevgilerimle.
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

9 yorum

  1. Deniz'ciğim çok geçmiş olsun

    YanıtlaSil
  2. Geçmiş olsun :) Kardeşimin Hikayesi konusunda kesinlikle katılıyorum,Mutluluk'u henüz okumadım ama Serenad bir başkaydı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, mutluluk da çok güzeldi hatta filme de çekildi sonra

      Sil
  3. Merhaba,
    Keyifli bir blogunuz var, sevdim...
    Ben de bir Livaneli hayranıyım. Leyla'nın Evi ve Son Ada'yı da tavsiye ederim okumadıysanız. Son Ada'yı blogumda yazmıştım dün :)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Son Adayı ben çok sevmemiştim sanırım roman kahramanını sevmediğim için olsa gerek:)

      Sil
    2. Pasif bir karakter olduğu içindir belki, ama resmi büyüttüğümüzde adayı bir ülke, karakteri de halk boyutuna getirdiğimizde etrafımızda gördüğümüz bir çok insanın aynı pasiflikte olduğunu görüyoruz, yani roman aslında biraz da gerçeği yansıtıyor, boyun eğmeyenlerin azınlıkta olduğunu gösteriyor.
      Ama Son Ada bir Serenad ya da Mutluluk değil tabiki :)

      Sil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0