5 Mart 2013

Film Oyun Kitap..


Yine hareketli geçen bir hafta sonu ve ben yine uzun zamandır yazamadığımı farkettim. Aslında o kadar çok anlatılacak şey var ki. Ben şu bilgisayarın başına oturup iki satır yazana kadar bir sürü şey birikmiş oluyor, yazmaya kalkınca da haliyle özet geçmek zorunda kalıyorum.
Hafta içi iş telaşı, akşamları evdeysem yorgunluk falan hafta sonu da malum değerli, iki gün ne yaparsam kardır diye ordan oraya koşturuyorum, birşeyler öğreneyim, şu kursa da gideyim, o arkadaşımı da göreyim, şurda bi kafe varmış, ordaki bilmem ne makarnasını da tadayım derken, Pazar akşamı dilim dışarda eve düşüyorum.
Neyse, ben yine özet de olsa fırsat bulmuşken iki satır yazayım.
Bu sezon Şehir Tiyatrolarında güzel oyunlar izledim hatta bir iki tanesini de yazdım. Son olarak Toros Canavarı, Doğum Günü Partisi ve nihayet bu hafta sonu da Kabare’yi izledim. Hepsi de keyifli ve izlenesi oyunlar. Aralarında Doğum Günü Partisi biraz daha farklı . Gerilimli bir eğlence izlemek isterseniz tavsiye ederim. Oyuncu Yönetmen Yıldıray Şahinler yine çok güzel bir oyun çıkarmış, tabi oyuncuların da hakkını vermek gerek. Yok ben eğlenceli, müzikli bir şey izlemek istiyorum derseniz de Kabare’yi tavsiye ederim. Yine yine yine Mert Turak diyorum! Bu iki oyunda da Özge Borak var ve o da müthiş!
Bu arada uzun zamandır düzenli ve istikrarlı kitap okuyamıyorum. Yukarda sıraladığım bahaneler malum. Ama elimde öyle bir kitap var ki hem bitsin hem de hiç bitmesin istiyorum. Murathan Mungan’ın Şairin Romanı’ndan bahsediyorum. Gerçek bir roman okuyucusunun kütüphanesinde bulunması gereken edebi bir başyapıt. Abartmıyorum. Dili, anlatımı ve konusuyla hem fantastik hem etkileyici bir kitap. Kesinlikle tutkulu bir okuyucunun başucundan ayırmak istemeyeceği türden..
Bununla birlikte Truman Capote’nin Gümüş Damacana’sını da okuyorum. Bu yazarı bilen bilir, Tiffany’de Kahvaltı ve Soğukkanlılıkla kitaplarından sonra kısa öykülerden oluşan bu kitabını da sevdim. Capote'nin dünyası çok farklı ve özel bence.
Bu arada Oscar Ödülleri açıklandı. Daha once yazmıştım. Lincoln’de Daniel Day Lewis oscarı aldı, tahminim tuttu. Jennifer Lawrence yerine Amour’daki performansıyla ödülü Emmanuel Riva alır diye bekliyordum ama olmadı, neyseki film yabancı dilde en iyi film ödülünü aldı. En ironik olansa Amerikalıları bir kahraman olarak gösteren –İranlıları ne olarak gösterdiklerini söylemiyorum bile- Argo filminin ödülünü Michelle Obama’nın vermesi oldu bence. Neyse al gülüm ver gülüm derken bu sene de oscarı dağıttık.
Onu bunu bilmem de ben asıl oscarı geçen gün izlediğim Utanç (Buddha Collapsed out of Shame) filmindeki Bakhtay’a verdim. İranlı genç bir yönetmenin çektiği ve Afganistan’da yaşayan küçük bir kızın okula gitme çabasını anlatan muhteşem bir film. İzlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Şimdilik benden bu kadar.En kısa sürede başka şeyler de yazacağım.
Çok sevgiler..


Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

0 yorum

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0