12 Ekim 2014

Bugünlerde Neler Okuyorum?

İyi pazarlar!
Sonbaharla birlikte serin havalar geldi. Artık içine gömüldüğümüz koltuklarımız ve kareli battaniyelerimiz daha cazip geliyor. Sıcak bir kahve ve yünlü terliklerimiz de varsa değmeyin keyfimize. Hal böyle olunca ben de son zamanlarda evde daha fazla zaman geçirerek keyif yapmayı tercih eder oldum. Bu sayede uzun zamandır aksattığım okumalarıma geri döndüm. Son bir kaç haftada okuduğum kitaplardan bahsedeceğim. Uzun zamandır kitap postu da yapmamışım zaten. Fırsat bulmuşken etkinliklerin ve mekanların arasına bir de kitap postu ekleyeyim dedim.
Sıralamayı her zamanki gibi en az beğendiğimden en çok beğendiğime doğru yaptım. Ama bu ilk sıradaki kitabın kötü olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor. Sadece benim zevkime ve hatta ruh halime göre sıralandı.
Boş Koltuk, J.K.Rowling'in Harry Potter serisinden sonra yazdığı ilk roman. Tamamen farklı tarzda. Öyle fantastik falan değil. Kitapta küçük bir kasabanın belediye meclis üyesinin ölümü sonrasında yaşanan olaylar anlatılıyor. İlk başta çok ağır ilerledi ama sonra içine aldı. Sonu ise etkileyici, Rowling gibi yetenekli bir yazara yakışmış. Yıldız verirsek 5 üzerinden 3,5.
Gelelim Ölüm Dansı'na. Kapakta Trevanian'ın adını görürseniz ne sanırsınız, kitabın yazarının o olduğunu değil mi? Hayır efenim, kitabevi (e yayınları) bir uyanıklık yapmış ve kocaman Trevanian Ölüm Dansı yazıp bir kenara da küçücük editör yazmış. Meğer kitap dans üzerine yazılan kısa öykülerden oluşuyormuş ve hiç biri Trevanian'ın değilmiş. Adamcağız sadece Önsöz yazmış. Yayınevinin bu okuru enayi yerine koyup kitabı kakalama taktiğine sinirlendim ancak kitabı okuyunca sinirim geçti. Çünkü öyküler güzel. Ama ben yine de bir Trevanian hayranı olarak onun kitabına para vermek isterdim. Neyse dans üzerine polisiye/cinayet öyküleri okumak isteyenler okusun derim.
Sarah Jio'nun Böğürtlen Kışı kitabı uzun zaman en iyi satanlardaydı (şu bestseller lafına sinir oluyorum). Son yıllarda en iyi satan kitaplara olan önyargımı kırmıştım ve bu kitabı da okunacaklar listeme almıştım. Kitap iki zamanda ilerliyor. 1933 yılında geçen bir kaybolma olayını günümüzdeki bir gazeteci araştırıyor. Gerçekten insanın içine işleyen sıcacık bir öyküsü var. Özellikle anne olanların okumasını tavsiye ederim. Yalnız kitabın çevirisi ne yazık ki doğallıktan çok uzak. Dikkat dağıtan, dilimize oturtulamamış, donuk bir çeviri okuyorsunuz. Yine de okumanızı öneririm. Yazarın diğer kitaplarının da iyi olduğunu duydum. Onlara da el atacağım.
Ve bir en iyi satan daha. Sanırım son yıllarda okuduğum en dokunaklı kitaplardan biri. Hemen herkesin hem kitabevlerinde hem sosyal medyada denk geldiği bir kitap. Jojo Moyes'in Senden Önce Ben kitabı. Bu kitabın peşin peşin bir aşk kitabı olduğunu söyleyelim. Geçirdiği bir kaza sonrasında sakat kalan genç bir adam ile küçük bir kasabada yaşayan bir kız hakkında. Bir şekilde bir araya geliyorlar ve sonrası insanın içini hem mutlulukla hem hüzünle dolduran bir hikaye. Kahkaha attığınız bir anda göz yaşlarına boğuluyorsunuz. Kitap böyle bir ruh haline sahip.
Oldukça sürükleyici. Ben elimden bırakamadım, 480 sayfa iki günde bitti. Bittiğinde ağlamaktan yüzüm gözüm şişmişti ve bittiği için de üzülerek daha çok ağlıyordum. En son kitaba sarılmış iç çekerken uyuyakalmışım. Uyandığımda ağlamaya devam ettim :)
Bol okumalı, içinizi ısıtacak kitaplarla dolu güzel günler dilerim.
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

2 yorum

  1. Sonbaharın en güzel yanı, kahve, kitap ve battaniye :)
    Ben popüler kitaplara karşı ön yargılarımı yıkamıyorum bir türlü :( üzerinden zaman geçmesi lazım okuyabilmem için...

    YanıtlaSil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0