26 Aralık 2014

The Public Hotel'de Bir Lezzet Durağı: 1901 Cafe&Bistro



Beyoğlu’na hemen hemen her hafta gidiyorum ama farkettim ki o güzelim binaların, tarih kokan mekanların değerinin farkına varamıyorum. Daha doğrusu bir koşturmaca içindeyiz ve durup da onları  incelemeye vakit ayırmıyoruz. Sahi kaçımız İstiklal’de yürürken kafamızı kaldırıp o muhteşem yapılara bakıyoruz?
Geçtiğimiz hafta, içine girene kadar farketmediğim tarihi bina için de geçerliydi bu. Belki defalarca önünden geçtim ama Taksim’in göbeğinde yaklaşık iki ay önce hizmete giren The Public Hotel ve 1901 Café&Bistro’ya davet edilene kadar neredeyse varlığından bihaberdim.
The Public Hotel, Çiçek Pasajı’nın çaprazında, Turnacıbaşı Caddesinde bulunuyor. Bir asrı aşkın süredir ayakta duran tarihi bir binanın dokusu korunarak yaratılmış. 1901 Café&Bistro ise hem otelin misafirlerine hem de farklı lezzetleri denemeyi seven herkese hizmet veren şık bir mekan. Otelin de 1901’in de hem modern hem sofistike havası sizi Taksim’in kalabalık ve gürültülü atmosferinden farklı ve çok hoş bir ortama çekiyor. 

Sevgili blogger arkadaşlarım Berrydewblog Şebnem, Tadında Seyahat Gürhan, Gurukafa Burak ve Damaktan Dimağa Özge ile 1901’in konuğuyduk. Bizi mekanın yiyecek&içecek müdürü Mete Özerten ağırladı. Öncesinde oteli ve odaları gezme fırsatımız oldu. Muhteşem bir avluya ve yüksek tavanlı odalara sahip The Public Hotel hem tarihi dokuyu korumuş hem de çok şık bir dekorasyon ve konukları için çok kullanışlı hale getirdikleri odalarla hizmete açılmış. Detaylardaki özen ve şık tasarım ile odalara ve otelin genel havasına bayıldım.

Gelelim 1901 Café&Bistro’ya..1901 binanın açılış yılı. Adını bu tarihten alan mekan için öncelikle şunu söylemeliyim, oteller içinde olan kafe ya da restoranlara ön yargılı yaklaşıyoruz. Daha kısıtlı menüleri olduğunu ya da fiyatlarının yüksek olduğunu düşünüp tercihimizi farklı mekanlardan yana kullanıyoruz. Biz bu ön yargıyı 1901’de aştık. Hem bol seçenek hem muhteşem kokteyller hem de ortalama fiyatlarla onlar da bu ön yargıyı kırmak istemişler zaten.
Peki neler tattık, neler denedik?
Önce soğuk-sıcak başlangıçlar ve salataları anlatalım.

Hafif ve lezzetli Kabak Carpaccio badem ve yeşilliklerle ve peynir ilaveleriyle çok farklı bir tattı. Yine ince patlıcan dilimlerine sarılmış ricotta peynirli tabağımız benden tam not aldı. Ayrıca yine peynir ve pancar harika bir ikili olmuştu. Nar sosu ise lezzetlerine lezzet katmıştı. Görsel olarak da çok başarılıydı. Güzel bir başlangıç yaptık.



Denediğimiz üç salatayı da çok beğendim, herhangi bir gün öğle yemeğinde gidip tekrar yemek istiyorum. Kızarmış Keçi Peynir Salatası, Buğday Salatası ve Stragonof Salata’dan birini seç derseniz etli salataları çok sevdiğim için bonfileli ılık kremalı mantar soslu Stragonof’u seçerim kesinlikle.
Robespierre ise bir İtalyan yemeği. İnce dilimlenmiş bonfile,  taze roka, domates ve parmesan eşliğinde sunuluyor. Diğeri ise Ravioli. Zaten sevdiğim bu lezzeti 1901’in yorumuyla daha çok sevdim. Özellikle sosunu hepimiz çok beğendik. Etli, tavuklu wrap seçenekleri ve bruschettalarımız da gayet lezizdi.
Ve ana yemekler! 1901’in genç ama deneyimli şefi Yasin İleri o akşam hem mutfakta marifetlerini sergileyerek bizi kendisine hayran bıraktı hem de her servis sonrasında masamıza gelerek tüm yemeklerin nasıl hazırlandığını büyük bir nezaketle paylaştı.
Ana yemeklerin başında Yoğutlu Kebap vardı. Menünün genel havasından biraz farklı bir seçenek gibi görünse de özellikle yabancı misafirlerin de deneyimlemesi ve sıkça istenen bir yemek olduğu için menüde yerini almış.  Bildiğimiz gibi bonfile dilimleri ve köfte, domates sosu ve yoğurt ile servis ediliyor. Gayet güzeldi. Bir diğer farklı lezzet Kaz Ciğeri ile Sırlanmış Dana Steak’ti. Yine farklı ama beğendiğimiz bir lezzet oldu. Kaz ciğerinin normal ciğerden daha yağlı olmasına rağmen midemizi yormaması nedeniyle bu yemeği de başarılı bulduk. Benim ana yemek favorim ise Izgara Levrek’ti. İstiridye mantar yahnisi ile muhteşem bir uyum ve tat ortaya çıkmıştı. Tek kelimeyle ba-yıl-dım!

Bu arada denediğimiz kokteylleri çok beğendik. Hepsinin birer hikayesi var. Ben de rakı, votka ve limon tatlarının baskın olduğu “Kaybedenler Klübü” isimli kokteyli denedim ve çok beğendim. Elbette bir çok farklı içki alternatifi bulunuyor. Kokteylleri denemenizi öneririm.
Ve kapanış. Tatlılar! Hemen favorimi söyleyeyim. Puplic Coconut Kek! Hindistancevizini çok seven biri olarak bu keke bayıldım. İçi yumuşacık üstü kıtır bisküvi parçalarıyla kaplıydı. Diğer bir tatlı Kestaneli Ilık Kekti ve vanilyalı dondurma ile servis edildi. Yine çok sevdim. Bir de Profiterol seven biri olarak ılık çikolata sosuyla sunulan profiterole bayıldım. Hem sosu hem hamuru gayet başarılıydı. 

Özetle o akşam şefimiz Yasin İleri harikalar yaratmıştı ve bizi çok güzel bir şekilde ağırladı. Ellerinize sağlık!
Bu arada o akşam sadece yemek değil müzik ziyafeti de vardı. Pelin Özer ve Orkestrası'nın harika performansıyla güzel geçen gecemiz daha da keyifli şekilde devam etti.
Taksim’in bu kadar merkezinde olup keşmekeşinden ve kalabalığından kendini bu kadar güzel soyutlayabilmiş, hem kalitesi hem güler yüzlü personeliyle “iyi”nin hakkını veren The Public Hotel ve 1901 Café&Bistro’yu tebrik etmek gerekiyor.Biz gittik, gördük, denedik ve çok keyif aldık.
Nazik davetlerinden ve gösterdikleri ilgiden dolayı tekrar teşekkürler.
Artık bir lezzet durağımız daha oldu.
Adres: Kuloğlu Mahallesi Turnacıbaşı Caddesi No:1 İstiklal Caddesi / Beyoğlu
Telefon: +90 444 33 34
www.thepublic.hotel


Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

3 yorum

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0