Islak saçlarını güneşte kurut,
olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar…
Nazım Hikmet'in dizeleriyle merhaba,
Mis gibi bir sonbahar günü, aydınlık, sıcak, penceremin önündeki çam ağaçlarını kırmızı sarı sarmaşıklar sarmaya başladı bile. Eskiden en sevdiğim mevsim yaz derdim, son yıllarda sonbahar ve kış diyorum. Yaş ilerledikçe daha durgun mevsimlere mi geçiş yapıyor insan bilmiyorum, sanırım öyle.
Bugün, ayrıca önemli bir gün, Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. Daha güzel daha aydınlık günler görmek dileğiyle, umarım içinde bulunduğumuz bu zorlu günler biter ve Cumhuriyetimizin sıcacık güneşi sonsuza kadar içimizi ısıtmaya devam eder.
Bugün bir kaç kitap ve bir de film önerisiyle geldim, hatta bonus olarak bir de mekan önerim var, uzun zamandır mekan önermiyordum. Bu arada instagramda görüyorum ama burada gerek var mı belirtmeye bilmiyorum, yine de yazayım #reklam ve #işbirliği yoktur :)
Geçtiğimiz haftalarda okuduğum dört kitabı yazmak istiyorum önce.
İlki Zülfü Livaneli'nin "Balıkçı ve oğlu" kitabı. Zülfü Livaneli benim başucu yazarlarımdan biri, bana göre yaşayan en değerli düşünce adamı, modern çağ filozofu olarak bile nitelendirebilirim. Küçükken Gülhane parkında konserine gitmiştik ailemle, o günden beri hayranıyım, zaten evde hep onun kasetleri dinlenirdi. Sonra kitapları girdi hayatıma, bir kaç tane kaçırdığım vardır mutlaka ama hemen hemen hepsini okudum. Balıkçı ve oğlu Livaneli'nin yumuşacık anlatımıyla göçmen sorununu ele aldığı aynı zamanda aile, ebeveynlik, doğa, dostluk üzerine kısa bir roman. Toplumsal konulara duyarlılığını daha net hissettiğim bu kitabını okumanızı öneririm.
Bahsedeceğim ikinci kitap, yine çok sevdiğim başka bir yazarın, Murathan Mungan'ın yeni kitabı 995 km. Ülkemizin yakın geçmişinde içinde bulunduğu siyasi/psikolojik ortamı cemaat ve devlet ilişkileri bağlamında ve bir polisiye kurgusunda anlatan kitabı çok beğendim. Murathan Mungan'ı çok sevdiğimden bahsemiştim ya, not düşmek isterim, benim için "Şairin Romanı" asla yeri dolmayacak bir kitap, onu da okumanızı öneririm. Şiirlerini de çok seviyorum, "Yalnız bir opera" dönüp dönüp okuduğum bir başyapıt benim için. Mümkün olsa her dizesini vücuduma dövme yaptırırım o kadar seviyorum.
Bahsedeceğim diğer iki kitap polisiye gerilim tarzında. Biri senelerdir her kitabını çıkar çıkmaz hemen aldığım Grange'ın son kitabı "Kızıl karma". Kitap 1968'de Paris'te işçi ve öğrenci ayaklanmalarının yaşandığı dönemde ardarda işlenen "tuhaf" cinayetleri konu alıyor. Yine güzel sürükleyici bir romandı. Nedense ilk kitaplarını okuduğum zamanki heyecanı ve merakı duymuyorum yine de okumaya devam ediyorum. Bunu da yaşa bağlamayacağım artık :)
Bahsedeceğim son kitap Alice Feeney'in "Taş kağıt makas" kitabı. İlk başları sıkıcı gelse de sonu ilginç bir şeye bağlandığı için kitabı sevdim. Feeney zaten "ters köşelerin kraliçesi" olarak biliniyor. Kitap evlilikleri yolunda gitmeyen bir çiftin hafta sonu tatili için gittiği İskoçya'da yaşadıklarını konu alıyor. Merak uyandıran bu kitabı okumanızı öneririm.
Eskiden daha fazla kitap okuyordum ama malum örgü benim en büyük tutkum haline geldi. Evdeyken boş vaktimin çoğunu örgü örmeye ayırıyorum. Sevdiğim podcastleri dinlerken örgü örmek her zaman söylediğim gibi, benim terapim. Büyük dev projem battaniyeden sıkılınca tekrar çorap örmeye döndüm. Çorap örmeyle ilgili de bir yazı gelecek yakın zamanda.
Bir de film önermek istiyorum. Geçen akşam Netflix'te görüp bir şans verelim diye açtığımız ve bittiğinde içimizi tatlı bir huzurla kaplamış olan bir filmden bahsetmek istiyorum.
"Bayan Harris Paris'e gidiyor"
2022 yapımı bu komedi filmi 1950'lerde İngiltere'de temizlikçi olarak çalışan bir kadının Dior elbise alma hayaliyle Paris'e gidişini ve orada başına gelenleri mizahi ve sıcacık bir dille anlatıyor. Ada Harris karakterini canlandıran Lesley Manville'e bayıldık.
Azıcık güleyim, kafam dağılsın diyenler için ideal, yormayan, sıkmayan bir film. Biraz peri masalı havasında. İyiliğin önemi, hayallerinin peşinde koşmak gibi derinliği olmayan mesajları var filmin :) Ben beğendim.
Son önerim bir mekan!
Ronnefeldt Teahouse İstanbul
Hep kahve mi içeceğiz, bu defa çay içtik. Bağdat caddesi bizim yürüyüş rotamız. Haftanın en az iki üç günü yürüyüşe çıkıyoruz. Kapanmadan önce Penguen kitabevinin müdavimiydik, bina kentsel dönüşüme girince yeni mekan arar olduk. Hep önünden geçtiğimiz çok şık bir "çay butiği" var cadde üstünde, ne olduğunu tam bilmemekle birlikte hep merak ediyorduk, bu kez girip deneyelim dedik. İyi ki girmişiz. Mekanın zerafetine hayran kaldık.
Ronnefeldt köklü bir Alman çay üreticisi. Bizim ziyaret ettiğimiz mekan Suadiye'de çok şirin, küçük bir butik kafe. Yeşil çay, siyah çay, bitki karışımlı ve bazı ülkelere özel çaylar olmak üzere çok fazla çay çeşidi var. Bizim gibi kararsız kalırsanız aromasını koklayarak karar vermeniz için bir servis arabası geliyor yanınıza :) Seçtiğiniz çay iki fincanlık porselen bir teapotta servis ediliyor. Biz bir de haşhaşlı limonlu kek istedik ve hem çaya (yaban mersinli elmalı yeşil çay) hem keke bayıldık. Güler yüzlü servis ve mekanın şıklığı da bizi ayrıca mutlu etti. Fiyatlar biraz ortalamanın üzerinde, bunu da belirtmek isterim. Biz ortamı da çayı da çok beğendik, bundan sonra gideriz artık.
Bu hafta önerilerim bu kadar.
Bir dahaki yazıya kadar kendinize iyi bakın!
Zülfü Livaneli konusunda yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Murathan Mungan'ı da çok severim, son kitabını okumayı istiyorum. Ve önerdiğiniz filmi ben de izledim ve çok sevdim duygusunu :)
YanıtlaSilPolisiye sevmediğim için Grange hiç okumadım. Ahmet Ümit'in kalemini seviyorum aslında ama polisiye yazdığı için okumak sıkıcı oluyor :)
İkisinin edebiyatımızda ve bende yeri çok ayrı gerçekten.
SilAhmet Ümit'i severim son kitabını aldım, okunacaklar rafımda duruyor şu an merak ediyorum:) Polisiye herkesin sevdiği bir tarz değil ama bağımlısı da çok. Ben de bilim kurgu ve fantastik okurken zorlanıyorum :)
Merhaba yazdıklarınızı, takip etmeye çalışıyorum, ara ara bloğunuza bakıp yeni yazınız var mı diye bakıyorum ☺️☺️.
YanıtlaSilFilmi tavsiyeniz üzerine izledim, harikaydı.
955 Km Murathan MUNGAN kitabını okumuştum, mükemmel diyemem ama iyidi diyebilirim:)).
Teşekkürler
O halde bir de Şairin Romanı'nı okumanızı öneririm. Değerli yorumunuz için teşekkürler :)
Sil