3 Ekim 2010

Sezon açıldı, buyurun operaya!

 Dün akşam Aya İrini’de yapılacak, İstanbul Devlet Opera Balesi’nin 2010-2011 sezon açılış konserine gitmek için Kadıköy iskele'de arkadaşımla buluştuk, Eminönü vapuruna bindik. Ordan tramvaya binip Sultan Ahmet Meydanı'na çıkarız dedik ama tam Eminönü'ne geldiğimizde müthiş bir balık ekmek kokusu doldu burnumuza. Aynı anda durup birbirimize baktık. Hayır hayır birazdan opera izleyecektik. Olamazdı. Güldük.Sonra nasıl olduysa birden kendimizi sırada, balık ekmek beklerken bulduk, soğan koydurmayalım dedik önce ama sıra bize gelince balıkçının koca koca soğanları ekmeğe dolduruşunu hiç sesimizi çıkarmadan izledik. Soğan kokusu için endişe ediyorduk gerçekten.
Küçüklüğümden beri, asıl İstanbul dedikleri bu yerleri oldukça gizemli bulurum. Tabi böyle düşünen bir tek ben değilim, dünyanın dört bir yanından gelen turistler de hemen her mevsim bu tarihi güzellikleri doldurup taşırır.Biz meydana geldiğimizde de yüzlerce turist ellerinde haritaları, şaşkın şaşkın bakınıp fotoğraf çekiyorlardı.Bazen bize imrendiklerini, bunca tarihi ve mimari güzelliği elimizde bulundurduğumuz için bizi kıskandıklarını saflıkla düşünürüm. Bazen hala bu ülkede yaşadığım için kendimi şanslı görürüm. Ama sadece bu mimari güzellikleri izlerken…
Neyse, buram buram soğan kokarak Sultan Ahmet Meydanı’na vardık. Önce Ayasofya’ya ordan da Topkapı Sarayı’na geçtik ve Topkapı Sarayı’nın 1. Avlusunda bulunan, konserin olacağı Aya İrini Kilisesi’ne vardık. Biraz erken geldiğimiz için sarayın bahçesini turladık. Tarih derslerinden bir de Kara Muratlı, Tarkanlı, atıl kurtlu Türk filmlerinden hatırladıklarımızla yüzlerce yıl öncesinde buralarda yaşayanlardan, entrikalardan, çekişmelerden, sürülmüş saltanatlardan,kazığa oturtulanlardan, zindana atılanlardan o zamanın saraylı kadınlarından konuştuk. Bir ara kendimi büyük göğüslü, koca popolu sultan kadınlardan biri sanmış olmalıyım ki sarayın içerlerine doğru fazla girmişim, bir görevlinin “bayan ordan ileri gitmek yasak” diyen sesiyle kendime geldim, geri döndük.
Bu sırada İDOB sanatçıları doğru düzgün bir kulisleri olmadığı için smokinleriyle sarayın bahçesinde beklerlerken ilginç bir tablo oluşturuyorlardı. Seyirciler yavaş yavaş avluyu doldururken biz de gelen gidenin kim olduğunu, ne iş yaptığını ve kıyafetlerini çekiştirmeye koyulduk. Sanat biraz da bunun için vardı.
Programlarımızı alıp içeri girdiğimizde ufak bir şok yaşadım, kendimi adeta farklı bir yüzyıla geçmiş gibi hissettim o an.Benim güzel bir şey karşısında kendimi aciz ve küçük hissettiğim anlarda gözlerim dolar, çok hislenirim. Bu azamet karşısında da kendimi tutamadım . IV. yüzyılda inşa edilmiş bir yapının, bunca depremden, yangından ve bunca zamandan geçerek bugüne nasıl böyle güçlü ve etkileyici uzandığını görmek beni şaşırttı. Güzelliği ve büyüsü karşısında durup şaşkın şaşkın bakmakla yetindim.
Yerimize geçtik, orkestra da yerini aldı ve program Rossini’nin eğlenceli eseri Sevil Berberi’yle başladı. Uvertürün ardından bu sezon İstanbul Devlet Opera Balesinin repertuarında yer alan eserlerden aryalar söylendi. İlk yarıda İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan ki kendisi Aida operasındaki performansı ve yakışıklılığıyla yıllar önce kalbimi çalmıştır, naif esprilerle aralara girerek yeni operaları ve bale temsillerini tanıttı. Yalnız program boyunca AKM ve akibetinden hiç bahsedilmemesi bana siyasetin sanatçının üzerindeki baskısını hissettirir gibi olsa da ara ara seyircilerden küçük AKM serzenişlerinin yükselmesi içimi serinletti ki bence yine de yeterli değildi. Kadıköy’deki Süreyya Operası sahnesiz kalan sanatçı ve sanatseverleri şimdilik ağırlıyorsa da İstanbul’un hala daha büyük ve Avrupa standartlarında bir opera salonuna gereksinimi var.
İDOB sanatçılarının birçoğu çok başarılı ve benim de çok severek dinlediğim sanatçılardır ancak aralarından bazıları vardır ki onların temsillerini özellikle izlemek isterim. En çok Nazlı
Deniz Boran’ı merakla beklemiş ve arkadaşıma da bak bu kıza dikkat et bir bülbül dinleyeceksin demiştim. Öyle de oldu, Una voce poco fa’da harikaydı, sadece sesiyle değil sempatik tavırlarıyla salondaki hemen herkesin gönlünü tekrar fethetti. Hakan Aysev ve Hande Soner’in teknik performansı başarılı olsa da nasıl söylesem, ben Türkçe aryalara alışamadım galiba. Daha önce Donizetti’nin Don Pasquale’sinde iki kere izlediğim Caner Akın da iyiydi ama benim bu seferki favorim Don Pasquale’yi oynayan Ali İhsan Onat’tı. Bu sezonun yeni temsili Mançalı Adam ise salonda biraz şaşkınlık yarattı. Yüksek tempolu dinamik bir giriş etkilese de sanatçıların orkestranın altında kalan sesleri anlamayı zorlaştırdı ama temsili izleyince bu sorunu çözebileceğimi sanıyorum.
Aradan sonra da keyifli dakikalar devam etti. Offenbach’ın Hoffmann’ın Masalları operasından Les oiseaux dans la charmille -ki bu aryayla Nazlı Deniz Boran Leyla Gencer Şan Yarışmasında geçen yıl birinci olmuştu- aryasında bir kukla olarak sahneye gelen Sirel Yakupoğlu sempatik oyunculuğuyla ve bu zor aryayı başarıyla söylemesiyle büyük alkış aldı. Geçen sezon La Traviata’da beğenerek izlediğim Otilya İpek ve Bülent Külekçi de yine yüzümü güldürdü. Meşhur Libiamo ne’lieti calici aryasında tüm solistler sahnedeydi ve saatlerdir büyük bir ağırbaşlılıkla oturan opera izleyicisi artık kendini bırakmış, aryaya alkışlarla eşlik etmeye başlamıştı. Orda kopmuşum zaten. Soğan yiyen bendim ne de olsa.
Gece büyüleyici bir mekanda, büyüleyici sesler ve aryalarla sona erdi. Enfes diyebileceğim bir açılıştı, sanatçılar ve özellikle bence en başta orkestra harikalar yarattı. Emeği geçen herkesin eline sağlık.
Bu arada son bir şey...Opera izlemek için İtalyanca konuşmak, nota bilmek şart değil, balo elbisesi giymenize de gerek yok, şişman kadınlar ve taytlı erkeklerle ilgili ön yargılarınızı yalnız bir temsil izleyerek bile aşabilirsiniz…
 Sezon açıldı, buyurun operaya!
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

1 yorum

  1. Cok guzel ozetlemissin dun aksami, birlikte gidilecek ve uzerine yazilacak yeni operalara... :)) Eline saglik!

    YanıtlaSil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0