16 Mart 2014

Fantastik bir Yolculuk: Golem ve Cin

Kitaplara aşığım ama güzel kitaplara tutkuluyum.
Golem ve Cin, orijinal adıyla The Golem and The Jinni, elime ulaştığında yan çevirip kalınlığına bakmış ve "bir haftada mı?! ama nasıl?!" diyerek gözlerimi devirmiştim.
Şimdi, yoğun geçen günlere ve zaman azlığına rağmen beşinci günde bitirdiğim kitabıma bakıp, bir haftanın çok fazla olduğunu düşünüyorum. Eğer bir işte çalışmıyorsanız ya da bir bebeğiniz yoksa bu en fazla üç gününüzü alırdı.

Bir yazarın ilk romanı olmak zordur, kitapçıda ne kadar güzel bir yere konursanız  konun, kapak tasarımınız ne kadar etkileyici olursa olsun, şöyle bir bakılırsınız, şanslıysanız bir kaç sayfanız karıştırılır, daha fazlası neredeyse mucizelere kalmıştır sonra büyük ihtimalle alındığınız rafa geri konarsınız.
Sanırım ben de kitap alışverişine çıktığım o günlerden birinde, hem listemde adı olmadığı hem de yazarını duymamış olduğum için kitabı es geçenlerden biri olurdum.  Hürriyet Bumerang ve Doğan Kitap'a beni bu şansa ortak ettikleri için yürekten teşekkürler. İnsan her zaman iyi kitaplar okuyacak kadar şanslı olamıyor ne de olsa.
 
 
Kitap Helene Wecker'in ilk romanı. Bir ilk kitap için oldukça etkileyici bir çıkış olduğu su götürmez bir gerçek. Hem sıradışı bir konu seçmek hem içinde bulunduğu dönemden farklı bir dönemi anlatmak hem de anlatım dilinde akıcılığı yakalamanın her ilk kitaba kısmet olmadığı kesin. Özellikle başka bir yüzyılın New York'unu anlatmak, okuru da o sokaklarda dolaşıyormuş, o fırından ekmek alıyormuş, Central Park'ta geziyormuş hissine ortak etmek ilk kitabını yazan biri için hiç kolay olmamalı.
Kitabın konusundan bahsetmek gerekirse, yalnız bir adam olan Otto Rotfeld bir gün korkunç güçleri olan büyücü Schaalman'ın kapısını çalar ve kendisinden yalnızlığına ortak olacak bir eş yapmasını ister. İstediği şey, kilden yapılmış, insan görünümlü bir Golem'dir. Golem yapılır ve sahibi Otto ile Amerika'ya doğru yola çıktıklarında Otto gemide ölür. Sahipsiz kalan Golem artık hem başkaları hem de kendisi için bir tehlikedir.
Golem karaya çıktığında, şans eseri, Golem'ler hakkında bilgi sahibi olan Rabbi Meyer ile karşılaşır ve onun sayesinde kimliğini gizleyerek insanların içinde yaşamayı ve içgüdülerini kontrol etmeyi öğrenir.
Golem'in kısa öyküsü böyle ama asıl olaylar bin yıldır bakır bir ibrik içinde hapsolmuş ve insan bedeninde ortaya çıkan Cin'in Golem ile karşılaşmasıyla başlıyor. Daha fazla ipucu verip bu güzel romanın büyüsünü bozmak istemem.
Kitapta çok fazla karakter var ve her biriyle sırayla ve geçmiş yaşantılarını okuyarak tanışıyorsunuz. Bu da size karakterleri ve hikayelerini karıştırmadan ve birbirleri ile olan şaşırtıcı ilişkileri ortaya çıkarken daha kolay çözmeniz için avantaj sağlıyor. 640 sayfalık bu romanda kişiler, isimler, geçmiş ve şimdiki zaman karışmıyor ve bir çok yazarın düştüğü hatadan ustalıkla sıyrılan yazarımız sayesinde kitaptan kopmuyorsunuz.
Zekice kurgulanmış olaylar, iç içe geçmiş insan öyküleri, kesişen geçmişlerin şaşırtıcı bağlantıları fantastik anlatımla birleşince romanın etkisini katlıyor ve okuyucuyu neredeyse Golem ve Cinlere rastlayacakmış hissiyle içine çekiyor. Sanıyorum bu türde romanların başarısı da inandırıcılıklarıyla olan güçlü bağlara dayanıyor.
Kitabı akıcı kılan olay örgüsünün ve anlatım dilinin başarısını elbette konudan bağımsız düşünemeyiz. Özellikle romanın kahramanlarına baktığımızda, insan olmayan ve birbirinden farklı yaradılışta iki varlığın bir araya gelişi, farklı güdülerini, farklı güçlerini hem kendilerine hem insanlara ifade edişleri, saklamak zorunda oldukları özelliklerine rağmen bir toplum içinde yaşama çabaları kuşkusuz masal gibi okuduğumuz bu kitabın gerçeklikle olan bağını güçlendiriyor. İnsan olmayan iki varlığın özelliklerini ve birbirlerine duydukları insanüstü duyguyu bu kadar detaylı ve gerçeğe yakın anlatan yazarın dehasını gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bununla birlikte Suriye Mahallesi, Bedeviler, Yahudi gelenekleri, çöl yaşantısı gibi detayları besleyecek derin bir araştırma ve edinilen bilgilerin ustalıkla kullanılması gibi noktaların gözden kaçırılmaması gerekiyor. Yani hayal gücüyle birlikte bilgi birikimi ve araştırma bu kitabın temelini sağlamlaştırmış etmenler. Zaten derin bir araştırma yapmadan ve bilgi sahibi olunmadan bu kadar başarılı betimlemeler ortaya çıkartmak çok mümkün değil. İşi sadece hayal gücüne bırakmak ilk kitabını yazan bir yazar için kumar oynamak olurdu ki Helene Wecker bu detayı atlamayacak kadar aklı başında bir roman yazmaya soyunmuş. Bunu daha ilk sayfalardan anlıyorsunuz. Kitabın 2013 yılının en iyi kitapları listesinde olduğunu da hatırlatalım.
Kitabı ne kadar anlatsak yetmez, en iyisi bu masalsı anlatıma ve iki farklı insan üstü yaratığın hikayesine siz de ortak olun. Göreceksiniz ki daha ilk sayfalarda masalın içine girip etkileyici bir yolculuk yapacaksınız.
Keyifli okumalar.
 
 
 
 
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

5 yorum

  1. 640 sayfa gerçekten korkutucuymuş :) Ama kendini 5 günde bitirtecek kadar sürükleyici olması merak uyandırıcı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında 5 gün de sürmezdi ama malum işler. Çok beğendim ben :)

      Sil
  2. Sayfa sayısı bu kadar fazla olan bir kitap tüm yoğunluğa rağmen 5 günde bitirilmişse okumak lazım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu türü sevenler için kaçırılmaması gereken bir kitap:)

      Sil
  3. Fantastik filmleri sevmeme rağmen kitaplarda sıkıntı yaşamam neden acaba :/

    ++ http://sadecemurmur.blogspot.com.tr ++

    YanıtlaSil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0