8 Aralık 2012

Merhaba,
Bloğuma yazamadığım dönemde bir çok şey yaptım, zaman zaman bunlardan bahsedeceğim ama tahmin edersiniz ki en çok yaptığım kitap okumak ve film izlemekti. Hepsini paylaşmam zor ama son zamanlarda izlediğim ve etkisinde kaldığım filmlerden birini ve bir kitabı paylaşmak istedim..




SORAYA’YI TAŞLAMAK
..olmayın riyakârlık edenlerden
bir yanda yüksek sesle
kuran'ı dillendirirken
öte yanda ahlaksızlığını
sakladığını zannedenlerden..
Yaşanmış bir öyküden yola çıkarak kadın ve recme çarpıcı bir yorum getiren sıradışı film, Hafız-ı Şirazi’nin bu dizeleriyle başlıyor.
Arabası bozulan gazeteci geldiği köyde(İran) Zehra ile karşılaşır. Ve herşey Zehra’nın gazeteciye yeğeni Süreyya’nın hikayesini anlatmasıyla başlar. İslam’ın kadına bakışından yola çıkarak erkek egemen toplumda yaşanan çarpıklıklara oldukça acı bir örnekle değinen filmi izlerken ne yalan söyleyeyim ağlamaktan bitap düştüm. İnsanın üzerinde bıraktığı etki günlerce geçmiyor. Can alıcı detaylarla birlikte filmden geriye şu replik kalıyor;
Eğer erkek kadına bir suçlamada bulunuyorsa kadın masum olduğunu ispat etmek zorundadır.. Eğer kadın erkeğe bir suçlamada bulunuyorsa o zaman kadın erkeğin suçlu olduğunu ispat etmek zorundadır”
Oscar’a aday gösterilen ilk İran’lı olan Shohreh Aghdashloo ve recm sahnesinde devleşen Mozhan Marno’nun inanılmaz oyunculuklarının eşlik ettiği bu gerçek öykü mutlaka izlenmesi gereken bir film olmuş...




İMKANSIZIN ŞARKISI-HARUKİ MURAKAMİ
“Bak bana istediğini yapabilirsin ama lütfen canımı yakma, olur mu? Çünkü ben gerçekten çok büyük acılar çektim. Lütfen beni anla. Tek istediğim mutlu olmak. Bana sarılır mısın?”
Kaçımız yeni bir ilişkiye başlarken ya da birine aşık olmak üzereyken bu cümleleri söylemek istemez ki?
Ünü Japonya sınırlarını aşmış benim de uzun zamandır göz hapsimde olan ama bir fırsatını bulup da kitabını okuyamadığım, en sonunda Nobel’e aday olduğunu duyunca İstiklal’deki Robin Hood kitabevine hışımla girmeme ve “verin bakiim şu adamın bi kitabını” dememe sebep olan kişidir Haruki Murakami.
İmkansızın şarkısı , orijinal adıyla Norwegian Wood’u okurken kitabın iki ana karakterinden biri olmanız an meselesi. Çünkü o kadar gerçekçi, o kadar içeriden anlatıyor ki yazar; aşkı, hüznü, kaybedişleri, ölümleri, özlemleri kitap okur gibi değil de yaşar gibi hissediyorsunuz.
Yazarın tartışmasız usta olduğu nokta karakterler üzerine yaptığı psikolojik çözümlemeler. Sanki sizi de bi köşede sıkıştırıp içinize sızıp bilinaltınızı ele geçirip işte sen aslında busun diyecek gibi sağlam ve esaslı bir yanı var bu çözümlemelerin. Zaman zaman dozu yükselen erotizmle birlikte puslu ve gizemli hava kitabın başından sonuna kadar hakim, size sadece kendinizi yazara bırakmak kalıyor. Genel olarak spoil sevmediğim için karakterlerin ismini dahi vermiyorum, büyüyü bozmayalım, okuyun görün.
Bu kitabı okuduktan sonra uzun bir süre baş karakter hanım kızımızın kaldığı dinlenme evinde kalıp Beatles’dan Norwegian Wood’u dinlemek istedim.  Okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Şimdilik bukadarcık, çok sevgiler..
Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

0 yorum

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0