Hızlıca geçen bir haftanın ardından yine merhaba, cuma size de huzur vermiyor mu?
Yüklerini geçici bir süre sırtından indirme hissi gibi. Telefon şarjının tam dolu olması gibi, yeni nevresim takımı sermiş gibi, ertesi gün hiç bir işin yokmuş gibi. Değişik bir tatmin hissiyatı veriyor bana.
Geçen hafta yine böyle bir günün ertesinde düştük yola, hep özlediğimiz ama her gittiğimizde pişman olduğumuz canımız Taksim'deydik. Ben Beyoğlu demeyi tercih ediyorum.
Güzel binaları ve güzel kahveleri severim. Güzelim kitabevlerinin, pastanelerinin yerini alan turist lokumcularını sevmem. Kalabalığı sevmem. Yani benim için hem zor hem özlenen bir ziyaret oluyor her defasında.
Kadıköy'den vapurla Karaköy'e geçtik, ilk durağımız Eski Fransız Yetimhanesi oldu. Bahçesinde kahve içtik. Akıbeti hakkında çeşitli söylentilerin dolaştığı bu güzel bina ve bahçesi şimdilik Beyoğlu Belediyesi'ne emanet. Bir müze olarak gezilmesi çok anlamlı olurdu. Umarım o halini de görürüz. Bir gün otel olarak görmemeyi diliyorum. O kadar güzel bir yapı ki, insan bakmaya kıyamıyor.
Daha sonra İstiklal'e çıktık ve AKM'ye kadar yürüdük. Picasso sergisine gitmeyi düşünüyorduk ama sadece eskizlerinin olduğunu öğrenince vazgeçtik. AKM'nin büründüğü yeni hali sevmesem de ara sıra uğrayıp neler var diye bakıyorum.
En sevdiğim yer kesinlikle Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi. Burada saatlerimi geçirebilirim. Sinema, Müzik, Mimari, Edebiyat, Görsel sanatlar, Fotoğraf , Tasarım, Moda, gibi bir çok alanda çok değerli kaynak kitap var. Çok kıymetli bir kütüphane ve çalışmak için de harika bir yer.
Atamız baş köşede
Geri dönerken Fransız Enstitüsü'nde (Institut Français) bir resim sergisi dikkatimizi çekti ve girdik.
Yerinde görmenizi de öneririm. Sergi 30.11.2024 tarihine kadar gezilebilir. Ayrıca Fransız Enstitüsündeki diğer etkinlikleri takip etmenizi öneririm. Yıl içinde bir çok farklı etkinlik ve gösterim oluyor.
biri gerçek kedi
Yolumuzun üzerinde "Salt Beyoğlu" vardı ve sevdiğim bu mekanı yine ziyaret ettik tabii ki. Burada da "Tasarımcının Notu" isimli bir sergi vardı. Türkiye'de grafik tasarım alanında yaşanan değişimleri kitaplar üzerinden anlatan çok güzel bir sergiydi.
Gezmek görmek çok güzel de, yine de vakitlice eve dönüp bir kahve koymak, köşene çekilip okumak gibisi yok. Dışardayken evimi özlüyorum vallahi.
Geçen hafta böyle geçti, bakalım bu hafta neler olacak.
Yazarım yine. Sevgiler.
**
Yazımın başlığı büyük üstat Ferhan Şensoy'un şiirinin ismidir. Toprağı bol olsun.
Merhabalar.
YanıtlaSilNe güzel keyifli ve devam ettikçe insana zevk veren bir paylaşımdı. Taksim, İstiklal Caddesi, Beyoğlu vs. "Doğan Apartmanı" kim bilir sizde nasıl bir hatırası ve etkisi var. Benim de öyle sizin ki gibi aklımda kalan binalarım vardır. Güzel binaları ve güzel kahveleri severim derken; binaları anladım, ancak iş kahvelere gelince, kahvehaneleri mi yoksa, kahveleri mi seversiniz? Kütüphaneyi çok beğendim. Çok katlı bir araba parkuru gibi. Kitap ve fotoğraf sergileri de çok güzeldi. İstanbul'da yaşamanın avantajlarıdır bunlar. Gerçi, gezmeye niyetlenip evden çıktıktan sonra, başkent Ankara'da da kütüphaneler ve sergiler var. Bakalım kısmet olursa yarın, konusu hakkında bilgim olmayan bir konferansa katılacağım. Konferans dinlemeyi çok seviyorum.
Güzel ve keyifli bir paylaşımdı. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Cuma gününe gelince. Şu anda 69 yaşındayım ve Cuma günlerini yaşadığınız mekan, mevsim, ay ve hangi yaşın Cuması da dahil olmak üzere hepsinin çok ayrı ayrı duygu ve düşünceleri var. Şu son zamanların Cumasını ele alacak olursak; ben, emekli, ayağı göl, başı pınar bir adam olduğum için; Pazar ve Pazartesi günleri hariç, haftanın aynı diğer günleri gibidir. Cuma günü, bana en çok din ağırlıklı ama taşıyabileceğim bir huzur verir.
Selam ve saygılarımla.
Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği İstanbul'u çok seviyorum tabi ama yaşamak da bir o kadar zor, bana kalsa küçük bir kasabada yaşamayı, arada sırada buraya sadece gezmeye gelmeyi tercih ederdim. Kahveden kastım her ikisi de aslında, hem güzel bir kahve içmek hem de o kahveyi güzel bir mekanda içmek birbirini tamamlıyor bana göre.
SilOlayların, günlerin, kavramların her yaşta karşılığı değişiyor sanırım, eskiden cumartesi günleri eğlence demekken şimdi gündüz gezip akşam evde film seyretmek oldu, bu yetiyor artıyor bile ama pazarı hala sevemedim, ertesi gün işe gitmek gerektiği için sanırım :) Emeklilik keyifli olsa gerek, ben de o güzleri iple çekiyorum. Daha çok yazı yazıp daha çok örgü öreceğim diye hayal kuruyorum.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yazmak ne güzel şey, bizleri bir araya getiren bir buluşma fırsatı, selam ve saygılarımla.
Merhaba size bir site önerim var.
YanıtlaSilhttps://vk.com/
bu siteye üye olursanız, yabancı ülkelerin örgü kitaplarına ulaşabilir bilgisayara indirebilirsiniz.
https://club.osinka.ru/forum-12
burasıda rusça bir site google translate ile türkçeye çevirirseniz faydalı olacaktır.
Sevgiler
Merhaba, çok teşekkür ederim önerinize, harika oldu bu!
SilBloğuma da hoş geldiniz, sefa getirdiniz :)