8 Şubat 2011

Black Swan ve Tchaikovsky ve Natalie- Vallahi verdim gitti Oscarı

 Büyücü Rodhart tarafından kuğuya dönüştürülen Prenses Odette sadece geceleri kısa bir süre insana dönüşür. Sonra tekrar güzel bir kuğu olur. Bir gün Prens Siegfried bu kuğuyu takip eder ve gizemi öğrenir. Prensese aşık olur, büyüyü bozar..İşte böyle başlıyor bin sekiz yüzlü yıllarda Tchaikovsky tarafından yazılan meşhur bale..
Dün akşam eve geldim.Yordundum ama uyumak da işime gelmedi. Haftasonu aldığım filmleri koydum önüme, onu seçtim. Siyah Kuğu.
 Filmin başlarında bale sanatçılarının yaşadığı zorlukları falan izleyeceğimi sanmıştım biraz da sanatsal bir film bekliyordum açıkçası.Ama film ilerledikçe nasıl bir şeyin içine düştüm ben diye düşünmeden edemedim. Hem bale var,soft birşeyler bekliyorsunuz ama film öyle tuhaf koridorlara çıkarıyor ki sizi huşu içinde beyaz kuğuyu izlerken bir anda korku filmine dönüşüyor. Kızın hırsı takıntıları zaten ayrı bi film.
 Ayrıntı verip huzur kaçırmak istemem ama bizim balerin kız biraz manyak çıkıyor. Acaip hırs yapmış kuğu olucam diye. Obsesif. Şizoid. Paranoid. Kuğu oluyor olmasına da nasıl oluyor onu izleyin görün. Vakit kaybı değil görsel şölen,çok moda ya bu laf da..Neyse izleyin işte, Natalie büyümüş, Vinona yaşlanmış, Vincent hala taş. Oyunculuklara diyecek hiç bir şey yok. Adını sanını duymadığım bir kız daha var filmde, Nina'nın kabusu, rolünü çalacak diye neler yapıyor kıza, yani aslında yapıyor mu o da belli değil. Düşle gerçeği öyle güzel yedirmişler ki filme ayırt etmek zorlaşıyor. Mila Kunis'miş kız, lezbiyen sahneler var. Natalie'nin mastürbasyon sahnesi var bir de, kimileri kısa bulup şikayet etmiş :) En iyi sahne Nina'nın siyah kuğu olduğu sahne, orda oyunculuğu devleşiyor işte, kaptırıp gidiyorsunuz.
Bu arada Natali nasıl öyle bale yapıyor diye düşünenler varsa söyleyeyim, altı ay boyunca günde sekiz saat çalışarak işi kotarmış, helal olsun.
 Özetle izlenesi güzel bir film, gerilim de var dram da. Psikolojik çözümlemelere alt metinlere takılmadan ruh beden tin dünya hırs ilişkilerine aldırmadan izlenemeyecek,biraz takıntılı biraz zor bir film olsa da izlenmeye değer kesinlikle..
 Beyaz kuğu siyah kuğuya dönüşürken neler oluyor bir görün derim..

Mançalı Şövalye

 "Başarısız yazar-asker-aktör ve vergi tahsildarı Miguel de Cervantes, İspanyol Engizisyonu tarafından uşağı ile birlikte zindana atılır. Manastıra karşı gelmekle suçlanmaktadırlar. Her ikisi de tüm eşyalarını alarak zindana gelirler. Burada beraber kaldıkları diğer mahkumların saldırısına uğrarlar ve hemen oracıkta mahkumlar sahte bir duruşma tertiplerler. Eğer Cervantes suçlu bulunursa, tüm varlığını teslim etmek zorunda kalacaktır. Cervantes buna razı olur ancak mahkumların alelacele yakmak istediği o çok değerli el yazması metinlerini vermek istemez. Buna karşılık bir savunma önerisinde bulunur; Bu savunma, kendisinin ve tüm mahkumların rol alacağı bir oyun olacaktır.."
Süreyya Operası'nda "Mançalı Şövalye", namı diğer Don Kişot müzikalinin perdesi böyle açılıyor. Başrollerde Suat Arıkan ve Ruhsar Öçal, Sancho rolüyle diğer temsillerde başarılı ve esprili çizgisiyle tanıdığım Yücel Özeke vardı, kalabalık ve bence başarılı bir cast oluşturulmuştu.
Oyunculuk operada çoğu zaman arka planda kalır ama bu temsilde özellikle Suat Arıkan ve Yücel Özeke işi çok iyi kotarmıştı. Deli kız favorimdi. Tek eleştirimse Aldonzo rolü için ,sesi zaman zaman orkestranın altına düştü ama sempatik ve muzip oyunculuğu ve mimikleriyle yine de güzeldi. Genel olarak dinamik ve eğlenceliydi, sıkılmadan izledim.
Operadan korkanlar için Mançalı Şövalye müzikali iyi gelebilir, bence bir deneyin, pişman olmazsınız..
                                                                              




Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

0 yorum

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0