16 Nisan 2025

Mart Ayı Dert Ayı

Şubatın performansını beğenmemiştim, eh işte idare ettik, şükür yaşıyoruz diyordum, ümidim marttaydı. Mart hepten kaos bir ay oldu. Vefatlar, siyasi ortam, protestolar, piyasalar tümden karıştı. Hak hukuk adalet isteyen ne kadar insan varsa içeriye tıkıldı. Mart ayında öyle şaşkına döndüm öyle modum düştü ki yazı bile yazmak gelmedi içimden. Nisanın başından beri kendimi motive etmeye çalışıyorum. Memleketin sıcak gündemi izin verdiğince, kafayı toparlayabildiğim kadarıyla okudum, izledim, ördüm ama elim yazı yazmaya gitmedi bir türlü. Bu yazı biraz iç dökme biraz da martta neler yaptım kısmen bahsedeceğim bir yazı olacak. Hayat laylaylom değil hele benim gibi apolitik olmayan biri için hiç değil. Ördüğüm çorabın, içtiğim şarabın keyfine tek başına varamam, içeri düşen üniversitelilere üzülmemek bana uymuyor.

Atalarımız tecrübelerinden olsa gerek mart ayı hakkında fazlaca olumsuz laf etmişler, mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır, mart çıkmadıkça dert çıkmaz. Mart vergilerin ödendiği aydır, havaların dengesizliğinden sık hasta olunan aydır ki ben de influenza üstüne, üst solunum yolları enfeksiyonu olup martın tamamını hasta geçirdim. Derken 19 martta memleketi ve her kesimden insanı etkileyen bir dizi gözaltı silsilesi, ardından protestolar, tutuklamalar, ekonomik olarak devasa kayba uğradığımız bir dönem yaşadık, etkileri hala devam ediyor. İnsanın otuz yıllık diploması bir talimatla iptal edilebiliyormuş, bunu da gördük, öyle ucube bir dönemden geçiyoruz. Hiç bir güvencemiz yok.

Demokrasiyi ve millet iradesini ağzından düşürmeyen iktidar, kendisinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen halkı cezalandırmaya, korkutmaya ve hapsetmeye başladı. Adalet askıya alındı.

45 yaşında, ülke koşullarında maddi manevi zorlu günler tecrübe etmiş, az çok farkındalığı ve muhakeme yeteneği olan ki bence insanın kafasının çalışması önemli bir şey, aynı zamanda sıradan (üniversite okumuş, vergisini dibine kadar veren beyaz yakalı) bir vatandaş olarak yaşananlardan etkilenmemem mümkün değildi zaten. Bünyem biraz da bu üzüntülerden zayıf düştü diye düşünüyorum. Memlekette üzülecek şey bitmiyor ki! Keşke ılık g.tlü bir yandaş olsaydım da rahatıma baksaydım :)

Bir vatandaş olarak ben de anayasal hakkım olan barışçıl protesto hakkımı kullandım, doğru bildiğim ve inandığım düşüncelere ve insanlara destek verdim, sosyal medyanın gücüne inanan biri olarak doğru bildiklerimi paylaştım, ayrıca boykotun sıkı bir uygulayıcısıyım. Nereden kitap almayacağımı, nerede kahve içmeyeceğimi hatta hangi ıslak mendili almayacağımı bile iyi biliyorum artık. Bugünler bana biraz da "Gezi" günlerimizi hatırlattı. O zaman gençtik tabi :)

Mart ayı biraz kendi gücümü ve inandıklarımı savunma kabiliyetimi ölçtüğüm aynı zamanda değerlerime tekrar sahip çıktığım bir ay oldu. Üstüne ölü toprağı serpildiğini düşündüğüm halkın ve bunlardan bir şey olmaz diye düşündüğüm Z kuşağının hakkında nasıl yanıldığımı da gösterdi. Kimse kusura bakmasın ama yaşanan bu olağan dışı gündeme, haksızlıklara duyarsız kalan ve kendisini apolitik olarak tanımlamayı bir halt sanan insanları da görüp hayatımdan ayıklama ayı oldu benim için. Omurgasız şahıslara hayatımda yer veremiyorum canım.

Bu arada iki vefat haberi çok canımı sıktı, çok üzüldüm. Biri çok sevdiğim Edip Akbayram diğeri çok değerli bir insan Volkan Konak. İki onurlu, güzel sanatçıyı kaybetmekten dolayı çok üzgünüm. Gidenin yerine yenisini koyamama hissi de üzüntümü artırıyor. Mekanları cennet olsun.

Biraz da neler yaptığımdan bahsetmeyeyim mi? Paylaşmadan hayat geçmiyor. Bu arada "her ay bir kitap bir çorap" hedefini de nasıl olduysa bu hengame arasında tutturdum.

Şubatı ayının ortasından martın malum günlerine kadar bir sürü dizi ve film izledim. Kısa kısa bahsetmek isterim. Görseller alıntıdır.

Zero Day, Amerika'ya büyük tehlike yaratacak bir siber saldırı tehdidini bertaraf etmek için eski ABD başkanı ve önemli bir siyasi figür olan George Mullen görevlendirilir. Bildiğimiz her türlü tehlikenin kahramanlıkla üstesinden gelen güçlü ve büyük Amerika egosu dizilerinden. Robert De Niro sevdiğim için izledim. Bu günlerde Amerika yeterince sinir bozucu zaten.

The Night Agent, İlk sezonu sevmiştim, bu sezonu da sevdim ve peş peşe izledim. Gizli görevdeki ajanımız bu sefer İran'la ilgili meseleleri çözdü. Amerikanvari şeyleri sevmiyorum ama bu dizi zeka ve kurgu bakımından tatmin ediyor. İlk sezonla birlikte izlemenizi öneririm.

Cassandra, Almanlar bu işi biliyor, yapay zekanın gündemde olduğu bu dönemde hem eskiye gidip hem nasıl bu kadar iyi bir dizi yaptınız helal olsun. 1970'lerde yapılan ilk akıllı evlerden birini satın alan ailenin hayatı evdeki süpürgeden hallice robotu çalıştırınca nasıl tımarhaneye dönüyor, oynat bakalım. Gerilim sevenler ve yapay zekanın şerrinden şüphe duyanlar izlesin.

Adolescense Son zamanlarda izlediğim en iyi dizilerden diyebilirim. Özellikle tek ve uzun plan çekimleri, diyalogları muhteşemdi. Kadın düşmanlığının ve zorbalığın daha küçük yaşlarda nasıl öğrenildiği ve bir çocuğun nasıl katile dönüşebileceğini çok iyi işlemiş bir dizi. Ailenin duygularını - utancını- şaşkınlığını görmek beni uzun uzun düşündürdü ve ürküttü. Konu itibariyle özellikle ebeveynlerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca çocuğu ve babasını canlandıran aktörlerin oyunu muhteşemdi. 

Bir İhtimal Daha Var,  Ata Demirer'in dizisi, kötü demeyeyim sonuçta Uğur Yücel var ama konu sıkıcı, bazı şeyler olacak gibi değil, uzamış da uzamış, iyi olan tek şey çekimlerin yapıldığı yer. Boş vaktim var derseniz izleyin.

                                                    

Larry Crowne , Bu filmi nasıl izlememişim. Başrollerinde Julia Roberts ve Tom Hanks var, 2011 yapımı. Boşanmış ve yalnız yaşayan Larry (Tom Hanks) bir gün uzun yıllar çalıştığı işinden kovulur ve yeni bir iş bulabilmek için üniversitede derslere yazılır. Hitabet dersinin öğretmeni ise mesleğinden sıkılmış, eşiyle sorunlar yaşayan Bayan Tainot'tur (Julia Roberts). Bu iki karakterin sınıftaki diğer eğlenceli karakterlerle bir araya gelmesiyle birlikte ortaya çok eğlenceli, umut dolu bir film çıkmış. Yüzümüzde gülümsemeyle bitirdik, izlemenizi öneririm.

Yetenekli Eller Dr. Carson, Film bir çocuğun hayatını kurtarmaya çalışan başarılı bir cerrahın, çocukluğundan bugüne gelene kadar yaşadıklarını flash backlerle izlediğimiz bir hayat hikayesini konu alıyor. Azmin zaferi konulu biyografi diyebiliriz, ilham veriyor, izlemenizi öneririm.

***

Yazı tahminimden de uzun oldu, kitaplar, çoraplar ve diğer şeyler başka yazıların konusu olsun. Arayı bu kadar açmayacağım yazacak çok şey var:)

Sevgiler.


Güneş'ten Sivasspora mesaj var : 
Normal doğum değildir o, vajinal doğumdur, o da seni ilgilendirmez !


Bu yazıyı paylaş...
  • Share to Facebook
  • Share to Twitter
  • Share to Google+
  • Email This
  • Pin This
  • Share on Tumblr

12 comments

  1. Mart - Nisan ve bundan sonra "hak/hukuk/adalet" üçlemesinin gerçekleşmediği her zaman dilimi bizim için ayakta geçecek! Hani bir şeyler birikir ve sonunda "yeterrrrrr" diye bağırır ya insan, işte o an geldi herkes için, bu net!
    Ülkenin geleceğini kadınlar ve gençler inşa edecek bundan sonra, bu konudaki hislerim çok kuvvetli.
    İzlediklerinin çoğunu izledim, "Yetenekli Eller" ve "The Night Agent" a bakacağım.

    Yazı sonunda sarı güzelliğin verdiği mesaj enfesti 🤣👌

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ay hem yıprandık hem de umutla dolduk, bu coğrafyanın güzelliği diyelim :) Vakit ayırıp okuduğun ve yorum yazdığın için teşekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  2. Valla ben de hem hâlâ üstesinden gelemediğim Bücürüğümün kaybından ötürü hem de yazdığın sebeplerden ötürü depresyondayım. Oldu olacak bunlar kamp yapıp ne kadar muhalif varsa tıkacaklar Hitler'in yaptığı gibi. Yani bekliyorum bu kötülüğü. Bir komşum var aynı apartmanda oturuyoruz, o da benim gibi. Morallerimiz sıfır. Güneş çok tatlı. Moralimi düzeltti. Night Agent'i bitirdim ama Zero Day hâlâ yarım kaldı. :(
    Sevgiler hem sana, hem Güneş'e. :)

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için, moraller düzelecek inşallah, can dostu kaybetmek çok zor, onun yerine bir şey konmaz, güzel anıları hatırlamak , tek teselli bu olur sanırım. Bizden de sevgiler, selamlar.

    YanıtlaSil
  4. Gençlerde her zaman umut vardır, bizim kuşakla farkları onların mizah duygularıdır, acıyı bal eylemeyi bilirler, işin içinden güzelce sıyrılmayı da. Oysa biz kafa göz dalan tiplerdik, stratejimiz yoktu, düşman da daha sertti. Bu çocuklar eylemsellikte de yaratıcılar ve bir o kadar da sevimliler, hep demişimdir bu ülkeyi kadınlar kurtaracak diye. Görüyorum ki kadın erkek ortaklaşması muhteşem. Biz Marx'lar, Lenin'ler, Engels'ler falan okumaktan bir hal oluyorduk, bu çocuklar hem okuyorlar hem de eğleniyorlar ve eleştirmekten de asla çekinmiyorlar. Çoookkkk güzeller yani ve zekiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gençler beni ters köşe yaptı çok da güzel oldu, onların enerjisi beni de ayağa kaldırdı :) yorumun için teşekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  5. Bugün hapisten çıkan gençlerin haberini gördüm, nasıl sevinçliler. Yarın sınavım var gireceğim diyor bir tanesi. Demokrasi varsa bu olmamalı, protesto hakkı
    olmalı herkesin. Etrafa zarar vermeden bildiklerini haykırmalı herkes. Ama bırakın devlet bazında bunun kabulünü küçük arkadaş, akraba gruplarında bile farklı düşünceyi saygıyla
    kabul edilmiyor. Yargısız infaz çok yemiş biri olarak apolitik olmayı seçtim.
    Cassandra yı kızıma tavsiye ettim, dili almanca ya. Sorayım bak aklıma
    geldi bitirdi mi kim diziyi. Defering Jacop dizisini de öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok kutuplaştık, çok ayrıştık, halbuki böyle güzel çeşitli bir coğrafyada gül gibi yaşayıp gidebiliriz. En çok genlçlerden ümitliyim. Önerini not aldım, ilk fırsatta izleyeceğim, sevgilerimi gönderiyorum :)

      Sil
  6. adolescence son haftalarda izlediğim en iyi diziydi :) nisan geldi artık oh oh unutcaz martın bişeylerini :) foti herhalde moda ne güzel orası :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her ay bir öncekinden güzel olsun! Caddebostan sahili :)

      Sil
  7. Merhabalar.
    Okuma listesinde sürekli gözüme çarpan "Mart Ayı Dert Ayı" bu başlığı bir tarafa yazmıştım. Ama bunun sizin paylaşımınızın olduğuna hiç dikkat etmemiştim ve okuma listesinde dolaşırken, Mart ayının dert ayı olduğunu bildiğine göre bu bizim akranımız herhalde dedim ve ikinci plana atmıştım. Meğerse, bu sizin yazınızmış.

    Önce kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar diler, çok teşekkür ederim. Gerçekten Mart ayı dert ayıdır. Ama bu Mart ayı, bizlere katmerli dert ayı oldu. Yazınızdan okurken beğendiğim ve ilgimi çeken satırları tekrar burada vurgulamak amacıyla paylaşacağım.

    "...Ördüğüm çorabın, içtiğim şarabın keyfine tek başına varamam, içeri düşen üniversitelilere üzülmemek bana uymuyor. ..." Bu cümle ne diyor biliyor musunuz? "Komşum açken, ben tok yatamam diyor ve bana değmeyen yılan BİN YAŞAMASIN" diyor. Yani kardeşlerimiz hak ve hukuk mücadelesi verirken, rahatlık bana göre değil diyor. Diyor da diyor...

    "...Demokrasiyi ve millet iradesini ağzından düşürmeyen iktidar, kendisinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen halkı cezalandırmaya, korkutmaya ve hapsetmeye başladı. Adalet askıya alındı. ..." Çok yerinde ve çok doğru bir saptama tebrik ederim. Bu iktidara söylenecek o kadar çok şey var ki ve o kadar doluyum ki ne yapacağımı bilemiyorum.

    Bugün daha, şehir içi seyahat esnasında belediye otobüsü ile gelirken hemen kafama göre birini keşfettim mi otobüsün içinde hiç de sesimi kısmadan iktidara veriştiririm. Belki bir gün ters birine denk gelebilirim de ama elimde değil. Bazen de çekiniyorum, çekinmiyor değilim.

    "...Bir vatandaş olarak ben de anayasal hakkım olan barışçıl protesto hakkımı kullandım, doğru bildiğim ve inandığım düşüncelere ve insanlara destek verdim, sosyal medyanın gücüne inanan biri olarak doğru bildiklerimi paylaştım, ayrıca boykotun sıkı bir uygulayıcısıyım. ..." Tebrik ederim, kutlarım sizi. Keşke herkes sizin gibi düşünüp sizin gibi uygulayıcı olsa ne vardı!..

    Diğer paylaşımlarınıza gelince; Robert De Niro, benim de çok sevdiğim film oyuncularından. Ben onu ilk kez "Biz Melek Değiliz" de izledim. Daha sonra, "Stajyer" filmiyle devam ettim. Başka da hatırlamıyorum. Sizin paylaştığınız "Zero Day" dizi miydi? Ben de dizileri hiç sevmem. Bana tek parça film olacak. Ama işin içinde Robert De Niro varsa mutlaka izlerim. Bana göre çok güzel bir yetenek, rolün hakkını veriyor.

    Tom Hanks'ın filmlerini de çok severim. "Er Ryan'ı Kurtarmak, Yeşil Yol vb."
    Paylaşımınız çok güzeldi, çok beğendim. Biraz dertleştik, biraz da keyif aldık tabi. Emeğinize sağlık.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep bey merhaba, değerli yorumunuz ve görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Vakit ayırıp okuduğunuz ve yaptığınız analiz için de çok teşekkür ediyorum. Susmak benim fıtratımda olmayan bir şey, haksızlıklar karşısında susan bana göre "dilsiz şeytan"dır. Hiç suuslacak bir dönemde de değiliz. Özgürlüklerimize sıkı sıkı bağlanmamız şart.

      Zero Day, Netflixte mini dizi serisi olarak yayınlandı. Robert De Niro bana göre bu dizi için ağır kalmış, içeriği ve mesajı daha sağlam bir yapımda rol alabilirdi. Tom Hanks'in yeri bende çok ayrıdır.

      Tekrar teşekkür ederim ziyaretiniz için, saygı ve selamlarımız iletiyorum. Sağlıklı günler dilerim.

      Sil

 
© Deniz'in Şarkısı
Designed by GeCe
Released under Creative Commons 3.0 CC BY-NC 3.0